14 Eylül 2008 Pazar

HESAP DÖNDÜĞÜNDE HANGİ ŞARKI SÖYLENİR ?

Tayyip Erdoğan'la Aydın Doğan arasında yaşananları kulağımın ucuyla dinleyip gözümün ucuyla izliyorum. Zira zamanında kulağımı yalan ve sahte şeylerle doldurmaya çalıştıkları için, bu tür konular gündeme geldiğinde kulaklarım % 99.9 işitme kaybına uğruyor. Gördüklerimin de yine %99.9 u retina tabakasına ulaşmıyor. Yazmak için ulaşan kısım ile hafızamdaki bilgiler fazlasıyla yetiyor da artıyor bile.

Günlerdir ortalık biri er- doğan öbürü sadece doğan olan iki doğan- ın mahalle kavgasından bile daha ucuz ve çirkin söz düellosuna tanıklık ediyor.

Oysaki bir zamanlar ne de güzel anlaşıyorlardı.

Sadece doğan, bütün gazete ve televizyonlarıyla ülkenin sorunları yokmuş gibi davranmıştı.

Cümbür cemaat magazinsel boyutuyla haber! seyrettirip, okutturmuşlardı.

Herşey yolundaymışçasına sahte tablolar çizmişlerdi.

Bırak, olduğu gibi kalsın ve devam etsin diye, seçim zamanı her partiye adalet- li davranmışlardı.

Birer yıl arayla Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'sunu yok sayıp, oraları Kürdistan topraklarıymış gibi gösteren oyun ve spor eki dağıtmışlardı.

Bir iki ismin dışında, topumuz arkandayız cinsinden ne de güzel yazıp çizmişlerdi.

Öylesine güzeldi ki, cehenneme dönen vatanım cennet gibiydi.

Ülkede ekonomik istikrar vardı, enflasyon,yolsuzluk yoktu, sıcak para denilen soygun kazığını sokup sokup çıkarmıyorlardı. Varlıklarımız satılmıyordu. Şehit haberleriyle hergün bir ocak sönmüyordu. İşçi, memur çalışanıyla emeklisiyle Haitilerde tatil yapıyordu.

Tablo buydu ve bozmamak için elinden geleni fazlasıyla yapmıştı sadece doğan. Er olan doğan da hem er ! di hem adaletli !. Hem er hem adil olunca fazlasıyla vermişti karşılığını. Beraber yürüdük biz bu yollarda'yı söylüyorlardı hep bir ağızdan ta ki hesaplar dönene kadar.

Allah'ın işine bak ki, hesap bir dönüverdi, vatanı milleti satan, soyup soğana çeviren er-doğanla, onu habire pohpohlayan sadece doğan, kandırmaya çalıştıkları milletin önünde birbirine düştü.

Hal böyle olunca olunca, 17.04.2007 tarihli Çık Aradan Ankara başlıklı yazımı hatırladım. Sormuşum orda medya denilen sahte gösterimcilere;

"Türk halkının hakkı mı daha büyük, yoksa sizi de yutacak olan tek dişi kalmış canavar mı? diye.

Heralde canavarın pençesini hissetmiş olacaklar ki, ki burda karşılıklı pençeleşmişlerdir;

Biliyorsun bir zamanlar seni ne çok seviyordum, kederinle üzülüyor, sevincinle gülüyordum.
Göz göze gelmek istemem deniz fenerimi kararttın, yüzünü görmek istemem istedim vermedin, seninle gülmek istemem.

şarkısını birbirlerine karşılıklı söyleyip duruyorlardır.

Bu, hafif kaldı.

Aslında söyledikleri tam da şu;

Allah belânı versin
Allah seni kahretsin
Bana gelen sana gelsin
Hayatımı sen mahfettin
Acımadın neler çektim
Kader seni de kör etsin.

14.09.2008

Hiç yorum yok: